top of page
Dogan Ozlem.jpg

Önermeler

Prof.Dr. Doğan Özlem'in  Mantık (İnkılap:2004) kitabından kısaltılarak alınmıştır

Kavram ve Önerme

Düşüncemizin en basit biriminin, düşünülmüş herhangi bir şey olarak kavram olduğunu geçen bölümde belirttik. Önerme, kavram hakkında bir iddia taşımaktadır veya başka bir deyişle, her önerme, kavram hakkında dil aracılığıyla ileri sürülmüş bir iddiadır. Bir kavramın işaret ettiği şeyde bir özelliğin bulunduğunu iddia etmek demek, kavramın kendisi ile yine bir kavram olarak ifade edilebilir bir şey olarak o özellik arasında bağıntı kurmak demektir. 

Önermelerin gerçeğe uygunluk veya uygunsuzlukları bir mantık konusu değil, bir bilgi konusudur.

Mantık içinse, doğruluk ve yanlışlık terimlerinden anlaşılan şey şudur: Bir önerme içerisinde yer alan iki kavram arasında bir özdeşlik (kısmî özdeşlik) varsa o önerme doğrudur; yoksa yanlıştır. Önermenin bir dilsel yapı olarak kendi dışındaki bir gerçekliğe işaret edip etmediği, önerme içerisinde yer alan terimlerin ontolojik anlamda “var” olan şeyleri gösterip göstermediği, önermenin gerçekliği yansıtıp yansıtmadığı gibi sorular, mantığı değil ontolojiyi ve epistemolojiyi ilgilendirir. Örneğin “Bu tahta karadır.” önermesinin doğruluğu veya yanlışlığı, bazı gözlemlerle belirlenebilir.

Önerme, Tümce ve Yargı

Önerme, gramer açısından bir tümce (cümle) türüdür. Yani önerme bir tümcedir. Ancak her tümce bir önerme değildir. Tümceler, gramerde istek, buyruk, soru vb. durumları dile getirmelerine göre türlere ayrılırlar. Soru tümcesi (“Yağmur yağıyor mu?”), istek tümcesi (“Bir tatile çıksam.”), buyruk tümcesi (“Şunu oradan kaldır!”) bir iddia ve yargı içermezler. İddia ve yargı bildiren tümce türü gramerde haber tümcesi (“Masa dikdörtgendir.”) olarak anılır ki, mantıkta bu tümce türüne karşılık olan şey önermedir. 

Semantikçiler dilin çeşitli görevlerinden söz ederler ve bu görevleri üç grupta toplarlar: 

  1. Anlatma/ifade etme görevi,

  2. Yaptırma/buyurma görevi,

  3. Bildirme/bilgi verme görevi.

 

Dilin birdirme/bilgi verme görevi, diğer iki görevden ayrılmaktadır. Dili ilk görevi içinde kullandığımızda, tümcelerimizin doğruluk veya yanlışlığından söz edemeyiz. Tümcelerin doğruluk veya yanlışlığından, ancak bildirme/bilgi verme görevi içinde söz etme imkânımız vardır ki, önerme adını ancak bu tür tümceler alabilir. 

Önermenin Anlamı ve Doğruluğu

Mantık açısından görüldüğünde, sentaks kurallarına uygun şekilde kurulmuş bildirici/bilgi verici tümceler, önerme olmak bakımından gerekli koşulları taşımaktadır. Ama anlamlı olan her önerme doğru da olabilir, yanlış da. Örneğin “İnsan bir örümcektir.” önermesi anlamlı, fakat yanlıştır. Öyleyse bir önermenin sentaktik anlamı, o önermenin doğruluk veya yanlışlığından bağımsızdır ve sadece o önermenin düzgün kuruluşundan yani anlaşılabilirliğinden ibarettir. 

O halde şunu belirtebiliriz: Önerme kuruluşu gereği bir anlama sahiptir ve önermenin doğruluk değerinden (doğruluk veya yanlışlığından) söz edebilmek, ancak onun anlamlı olduğu görüldükten sonra mümkündür. Bu bakımdan, anlam (sentaktik anlam), doğruluk değerinin (önermenin semantik anlamının) zorunlu önkoşuludur. 

Dört Standart Form Basit (Kategorik) Önerme

Önermenin niceliğinden onun tümel veya tikel, niteliğinden olumlu veya olumsuz olmasını anlıyoruz. 

  • Tümel önerme: “Bütün insanlar ölümlüdür.”

  • Tikel önerme: “Bazı insanlar ölümlüdür.”

  • Olumlu önerme: “Sokrates ölümlüdür.”

  • Olumsuz önerme: “Sokrates ölümlü değildir.”


Bunların “ve”, “veya”, “ise” gibi mantıksal bağlaçlarla birleştirilmesinden meydana getirilen bileşik önermelere dayanacağı şimdiden saptanabilir. 

Cemal_Yıldırım.jpg

Prof. Dr. Cemal Yıldırım'ın 100 Soruda Mantık El Kitabı (Gerçek: 1976) kitabından kısaltılarak alınmıştır

Önermelerin doğruluk değeri neye bağlıdır?

Her önerme bir iddiadır. Ateş gerçekten sıcaksa (ki bunu ateşe dokunarak doğrudan algılayabiliriz), «Ateş sıcaktır» önermesi doğru, sıcak değilse önerme yanlış demektir. İddiamızla, iddiamıza konu olan nesnel dünya birbirini tuttuğunda iddiamız doğru, tutmadığında iddiamız yanlış demektir. Bu şekilde, önermelerle nesnel dünyada olup biten şeyler arasında bir ilişkiye dayanan doğruluk değeri olgusal nitelikte olup ancak bir bölüm önermeler için söz konusudur.  

Doğruluk değeri olgusal olan bir önermenin ne doğruluğu, ne de yanlışlığı zorunludur. Bu nedenle, doğru da olsa inkâr edilebilir ve inkârı bizi çelişkiye düşürmez. «Kar beyaz değil, siyahtır,» dersem yanlış bir iddiada bulunmuş olurum. İşlediğim hata mantıksal değil, olgusal niteliktedir. Oysa biri çıkıp, «Kara kediler kara değil, beyazdır,» dese çelişkiye düşer, çünkü işlediği hata olgusal değil düpedüz mantıksal niteliktedir. 

Mantık dilinde olgusal içerikli önermelere «sentetik,» olgusal içerikten yoksun önermelere «analitik» denir. Sentetik bir önermenin doğru ya da yanlış olduğu ancak gözlem veya deneye başvurularak, analitik bir önermenin doğruluğu ise, gözlem ve deneye gitmeksizin belirlenebilir.  

safak ural.jpg

Prof. Dr. Şafak Ural'in  Klasik Mantık (İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Ders Notları) kitabından kısaltılarak alınmıştır

Önermeler, yargılarımızı dile getiren cümlelerdir. Her önermenin bir cümle olmasına karşılık, her cümle bir önerme değildir. Mesela “kaleminizi alın!”, “hava güneşli mi?” gibi ifadeler birer cümledir. Fakat bu gibi (emir, soru, dilek vs. bildiren) cümleler bir önerme değildir. Çünkü önermeler, bir yargı dile getirirler.

Her önermenin bir yargı dile getirmesine karşılık her yargı da bir önerme olmayabilir. Çünkü bir ifadenin bir önerme sayılabilmesi için, bir özne ve bir yüklem ve bu iki terimi birbirine bağlayan bir bağlaçtan meydana gelmiş olması gerekir. Bu durumda, iyi!, güzel! gibi ifadeler bir yargı dile getirmekle birlikte önerme sayılmazlar.

Bir yargının önerme sayılabilmesi için doğruluk değeri taşıması gerekir. Doğruluk değeri ise, bir özne ve bir yüklem arasında ilişki kurmak suretiyle bir yargıyı dile getiren cümleler için söz konusu olabilir. Yani kısaca, bir önerme, doğru veya yanlış değeri alabilen cümledir.  

Bir önermenin doğruluğunun tespiti mantığın konusu içine girmez. Bir önermenin doğruluğu gözlem, deney, hesap veya başka bir ya da birden çok yöntemle tespit edilebilir. Mesela, kitap açıktır gibi bir önermenin doğruluğu, yapılacak gözlemle, yani kitabın açık veya kapalı olmasıyla; iyilik kaybolmaz gibi bir önermenin doğruluğunun tespiti şahsi tecrübelerle; iki kere iki dört eder gibi bir önermenin doğruluğunun tespiti birtakım matematik işlemler sayesinde mümkün olabilir.  

Mantıkçının görevi, bir veya birden çok önerme ile bir veya birden çok önerme arasında çıkarım ilişkisi kurulmasına ilişkin kuralları ortaya koymaktır. Dikkat edilirse bu kurallar, mantıksal bir özellik taşımak durumundadırlar. Dolayısıyla da burada mantıksal özellikte bir çıkarım işlemi sözkonusu olacaktır. Kısaca, doğruluğu herhangi bir yolla tespit edilebilecek bir veya birden çok önermeden hareketle artık mantıkça doğru olması gereken önerme veya önermelere ulaşmak, mantığın temel konusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun için çıkarım kurallarına, mantıksal çıkarım kurallarına ihtiyaç vardır. Bir bilim olarak mantık bunun kurallarını bize bildirir. 

Cemal_Yıldırım.jpg

Prof. Dr. Cemal Yıldırım'ın Bilimsel Düşünme Yöntemi (Bilgi: 1997) kitabından kısaltılarak alınmıştır

Önermenin Doğruluğu

Doğruluk, insanın dünyada olup bitenlere yönelik beklenti veya inançlarına; bir nesne, bir olgu ya da olgusal bir ilişkiyi betimleme, açıklama, türünden girişimlerine özgü bir özelliktir. Beklenti veya inançlarımız, olgulara ilişkin betimleme, açıklama ve tahminlerimiz doğru ya da yanlış olabilir.  

Pek çok konuda insanların değişik, dahası birbiriyle bağdaşmaz, inanç veya görüşler taşıdıklarını biliyoruz. Birisi için doğru olan bir sav, bir başkası için yanlış olabilir. Kaldı ki, kimi yanlış inanç veya görüşlerin inatla "doğru" diye savunulduğuna da sıkça rastlamaktayız. Peki bir sav, inanç veya görüşün doğru ya da yanlış olduğunu nasıl saptayabiliriz? Doğruluğun herkes için geçerli bilinen bir ölçütü var mıdır? 

Bu soruya yanıt arayışında her şeyden önce, yukarda da belirttiğimiz gibi, doğruluğun "önerme" dediğimiz sav, kanı veya beklenti içeren tümcelerin bir özelliği olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Ayrıca, doğruluk (veya yanlışlık) önermelerin bir özelliği olmakla birlikte önermede kendiliğinden var olan bir özellik değil, önermenin olgusal dünyayla ilişkisine dayanan bir özelliktir. Bu iki nokta göz önüne alındığında, doğruluğu ne önermede, ne de önermenin ilişkin olduğu olguda değil, ikisi arasındaki ilişkide aramalıyız. İlişki, bire bir karşılaşım anlamında uyuşum gösterdiğinde önermeye "doğru", aykırılık gösterdiğinde önermeye "yanlış" diyoruz. Örneğin, "Dünya yuvarlaktır," önermesi dünya gerçekten yuvarlaksa doğru, değilse yanlıştır. Burada doğruluğu belirleyici olan önerme değil, ilişkin olduğu olgudur. Doğru önerme, ilişkin olduğu olguya denk düşen önermedir. 

ibrahim emrioglu.jpg

Prof.Dr. İbrahim Emiroğlu'nun Ana Hatlarıyla Klasik Mantık (Asa:1999) kitabından kısaltılarak alınmıştır

 
Önermenin Doğruluğunu Belirleme Yöntemleri

Kavramların önermeler için, önermelerin de akıl yürütmeler için bir ön hazırlık olduğunu daha önce belirtmiştik.

Önermenin doğru ya da yanlış oluşu, öncelikle, ilgili oldukları alanlarla ilgilidir. Biz bir önermenin doğruluğunu şu yollarla ve diğer değişik yöntemlerle tespit edebiliriz. 

  1. Gözlemle: Örneğin, “sınıf kalabalıktır” önermesinin doğruluğunu, yani sınıfın kalabalık olup olmadığını yapacağımız gözlemle sağlayabiliriz.

  2. Deneyle: Meselâ, “Su yüz derecede kaynar”, “Asit yakıcı bir maddedir” önermelerinin doğruluğunu, yapacağımız deneylerle ortaya koruz.

  3. Tecrübe ile: “Köylüler fedakârdır” önermesinin doğruluğunu, onlar hakkındaki şahsi tecrübelerimizle gösterebiliriz.

  4. Matematiksel işlemle: “iki kere beş on eder” gibi bir önermenin doğruluğunu hesap işlemleriyle tespit ederiz.

  5. Rivayet, belge ve vesikalarla: “Enver Paşa komutasındaki ordumuzun büyük bir kısmı Allahüekber Dağlarında donarak ölmüştür" önermesinin doğruluğunu olaya tanık olanların aktarması ile, başka rivayet veya belgelerle kanıtlayabiliriz.

  6. Nass ile: “Müslümanlıkta namaz kılmak farzdır" hükmünün doğruluğunu Kur'ân-ı Kerimin nasslarına veya Hz. Muhammed'in hadislerine başvurarak tespit edebiliriz.

bottom of page